İnsanoğlu her ne kadar topraktan yaratılsa da, günlük telaşelerle çoğu zaman özüne uzaklaşmayı tercih eder. Doğada doğal şartlarda başlayan yaşam mücadelesi gün gelir yerini betonlara bırakır. Benliğine yabancılaşan insan, doğaya karşı hırçınlaşır. Doğa ise kendinden olmayanı soyutlar olağan döngüsünde. Ve gün gelir insanın en çetin savaşı özü olan toprakla, doğayla olur.
Bilinçsiz tüketim ve israfla hunharca yıpratılan ekosisteme karşın doğanın kaynaklar konusunda cömert olma beklentisi yalnızca insanoğlunda mevcuttur. Kaynakların sınırsız olamayacağının bilincinde olan kitleler ise kaynakları kontrol altında tutmanın ve çeşitlendirmenin peşine düşmektedir. İleriye dönük atılan stratejik adımlar ise olmazı üretimle neticelendirebilmektedir. Nitekim İsrail teknoloji ve planlamayla imkânsızlıkları tarıma ve üretime döken ülkelerin başını çekmektedir.
İsrail topraklarının büyük bölümü Necef Çölü’nden oluşmakta ve çorak volkanik yapılar sergilemektedir. Geniş bozkır ovasına sahip olmakla birlikte ülkenin batı bölümünde kuru yaylalar mevcuttur. Yalnızca üç aylık dönemde yağış alan bölgenin yıllık ortalama yağış miktarı 1000mm civarındadır. Tipik çöl ikliminin hakim olduğu ülkenin yalnızca %20’lik bölümü kısmen tarıma elverişli sayılabilmektedir. Verimli tarım arazilerinin bulunmadığı, kullanılabilir suyun tuzlu yapıda olduğu, sıcaklığın 40ºC’yi geçtiği, gölgenin ve toprağın bulunmadığı bölge olarak tanımlamak da yanlış olmaz İsrail’i. Diğer yandan stratejik planlamayla oluşturduğu yapılarla ülkede aktif tarım yapılmakta ve üretiminin %90’ı Avrupa, Amerika ve Arabistan’a ihraç edilmektedir.
Tarımsal politikaların geniş çerçevede güçlü şekilde çizildiği İsrail kooperatifçilik kökenli tarım yürütmektedir. Tarım çiftlikleri Moşavlar ve Kibutzlar olarak adlandırılan iki farklı kolda yürütülmektedir. Moşavlar kırsal bölgelerde özel mülkiyete dayalı kooperatif çiftlikler olarak faaliyet göstermektedir ve geçimin tamamı tarıma dayalı yürütülmektedir. Her aileye eşit büyüklükte verilen toprakların tarımsal üretim için kullanılması esas alınır. Kibutzlar’da ise özel mülkiyet yerini kapalı toplum mantalitesine (komün sistem) bırakmış durumdadır ve tarım harici endüstriyel üretim de mümkün kılınmıştır.
Tarımsal üretiminde su kaynaklarının etkin değerlendirilmesine yönelik geliştirilen teknolojiler ve stratejilerle ülkede her türlü yaş meyve sebze üretilebilmekte ve Suudi Arabistan’a bile hurma ihracatı gerçekleştirilmektedir. Şartların ve koşulların elverişsizliği nedeniyle toprağın yalnızca 30 cm lik üst kısmına ekim yapılabilmektedir. Tarım çiftliklerinde domates, patlıcan, biber gibi ürünler dikey olarak ağaç şeklinde yetiştirilmektedir.
Ülkede arazilerin üzerine kilometrelerce uzanan güneş enerji panelleri yerine uygulamaya yönelik alanı verimli değerlendirebilecek sistemler mevcuttur. Tuzlu yer altı suları modüler boyuttaki güneş enerji panellerinde üretilen elektrikle arıtılmakta ve tarıma sunulmaktadır. Sulamanın tamamı damlama olarak yapılmakta ve ürünün ihtiyacına yönelik su miktarı harcanmaktadır. Kurulan sera ortamlarında ise sıcaklık kontrolü yapılarak su tüketimi de kontrol altında tutulmaktadır.
Sürdürülebilir su kaynakları konusunda teknolojik gelişmelere son sürat devam eden ülkede hava akış ve nem ölçümlerine göre farklı kaynaklar da oluşturulmaya çalışılmaktadır. Uygun bölgelere yerleştirilen dikey ağlar vasıtasıyla havadaki nem yoğunlaştırılıp kanallar üzerinden su toplanmaktadır. Bu yöntemle İsrail haricinde Peru, Gana, Güney Afrika, Kaliforniya, Mısır, Fas gibi birçok ülke de çöl şartlarında bile su kaynağı oluşturup, tarımsal üretim yapabilmektedir.
Mevcut örneklere bakıldığında, çöldeki serabı gerçeğe dönüştürmek hiç de hayal değil…