Göz renginiz kime benzesin isterdiniz? Peki ya saç renginiz? Hiç hastalanmamak nasıl olurdu? Veya çok uzun yıllar yaşamak? “Tanrım beni baştan yarat” diyenlerden misiniz? Yoksa genetik geçmişiyle gurur duyanlardan mısınız?
“Er dayıya, kız halaya çeker” diyen büyüklerimizin genetik bilgisi ne düzeydeydi bilinmez. Ancak genetik kodların nesilden nesile aktarılmasıyla insanların fiziki, biyolojik, karakteristik özellikleri tanımlanmaktadır. Tabii ki şimdiki bildiğimiz geleneksel haliyle…
Basit haliyle gen dizilimini fermuara benzetmek mümkün. Fermuarda yer alan her diş DNA ismini verdiğimiz yapıcıkları oluşturmakta etkin. Dişlerin düzgün olarak birleşmeleri neticesinde anne-babayla taşınan genler sonraki nesile sağlıkla aktarılmakta ve atalara benzer yapıda canlılar meydana gelmektedir.
Geliştirilmesi uzun yıllar alan ve 2020 yılında Nobel Ödülü’ne layık görülen CRISPR-Cas9 teknolojisini makasa benzetmek mümkün. Bu makasla birlikte DNA dizilimi üzerinde değiştirilmesi istenen kodlar yerinden uzaklaştırılarak, yerine istenen özelliklere ait dizilimler yerleştirilebilmektedir. Örneğin çocuğunuzun kahverengi olarak kodlanan gen dizilimini mavi göz rengiyle değiştirmek mümkün olabilecek.
Fiziki özellerin değişiminin ötesinde, hastalığa maruz bırakabilecek genler üzerinde de değişikliği mümkün kılabilecek bu teknoloji. Yorulmayan, belki de ölümsüzlüğü yakalayabilecek bir nesil oluşturmak çok da uzak gözükmüyor bu teknolojisinin hayata geçirilmesiyle.
Atalarımızın bizlere benzer canlılar olduğundan kuşku duymasak da, sonraki nesillerin neye benzeyeceğini şimdiden kestirmek oldukça güç.
Mükemmelliği yakalamak için CRISPR-Cas9 teknolojisi ne derece hayatımızda olur bilinmez.
Ama
Mutluluğu yakalamak için anı hakkıyla yaşamak şart…