Taşrada yaşayan gencimiz çıktığı kabuğu beğenmemekte ve taşı toprağı altın olan büyük şehre gidip zengin olmayı düşlemektedir. Cebindeki harçlıklarla büyük şehrin yolunu tutar. Öyle ya büyük şehir, büyük hayaller… Medet umduğu tanışlardan beklenen olmayınca iyi kötü demeden kapı kapı iş arama serüveni başlar. Açlık dayanılmaz noktaya yaklaşınca inşaatta ameleliğe razı olur. Dertli dertli türkü tutturduğu bir gün ünlü bir plakçı sesini işitir, gencimizin elinden tuttuğu gibi albüm çıkartır. Gencimiz ünlü olmuş, düşlediği lükse kavuşmuştur. Filmimizde gencimizin hayatı mutlu sonla biterken insanlığa ne kazandırdı sorusu (bazılarımınız!!!) kafalarına takılır.
Lee Byung-chul 1910 yılında Günay Kore’de dünyaya geldi. Ailesi iyi bir eğitim almasını istese de ülkenin geçirmiş olduğu savaş dönemi nedeniyle ülkede ekonomik ve siyasi iktidarsızlık yaşanmakta ve kaliteli bir eğitim ortamı sağlanamamaktaydı. Eğitim için Japonya’ya gitmek durumunda kalan Lee Byung-chul Japonya’nın savaş yanlısı tutumu nedeniyle ülkesine geri dönmek zorunda kalmıştır. Bir rivayete göre ailesinin bakkal dükkanında bir süre çalışmıştır. Bir başka rivayete göre de pirinç fabrikası kurmuş ve işi başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
28 yaşına geldiğinde balık, sebze ve meyve gibi gıdaların ticaretini yapmak üzere 27 ABD Dolarına karşılık gelen 30 bin Won sermayeyle kendi şirketini kurmuştur. Şirketinin ismi Korece “üç” anlamına gelen “Sam” ve yıldız anlamına gelen “Sung” kelimelerinin birleşiminden oluşan “SAMSUNG” olmuştur. Logosu gücü ve büyüklüğü temsil eden üç yıldızdan oluşmaktaydı. Ülkenin gıda ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik Çin’le olan ticaretine ağırlık vermiştir. Savaşın tüm dengeleri değiştirmesi neticesinde ibreyi şeker rafinerisine çeviren şirket sonrasında tekstil üretimine girerek ülkenin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik yatırımlarına ivme kazandırmıştır.
Dünyanın geleceğinde vizyon sahibi olan şirket 1960 yılında elektroniğe merak sarmış ve siyah-beyaz televizyonu hayata geçirmiştir. Ev elektroniğine yönelik çamaşır makinası ve fırın gibi ürünlerle ilerleyen firma telekomünikasyon, donanım ve diğer parçaları içeren şirket yapısında bölümler oluşturmuştur. Ülkenin kalkınması ve teknolojide söz sahibi olması için çeşitli şirket stratejileri geliştiren Samsung yatırımlara hız kesmeden devam etmiştir. 1990 yılında ilk laptopu üretmiş ve yazılım sektöründe de kendini ispat etmeye başlamıştır.
Günümüzde gemi üretiminde ilk sıraları zorlayan Samsung 828 metre yüksekliğindeki Burj Khalifa binasının inşasına kadar birçok alanda lider konumundadır. Evlerimizde ve ellerimizde Samsung’un insanlığa kattıklarını düşünürsek vizyonun para kazanmaktan çok öte olduğu anlaşılmaktadır. Savaş döneminde hayata tutunmayı ve ülkesini kalkındırmayı düşleyen Lee Byung-chul hayatı hayatımıza SAMSUNG’u kazandıracak yolda son bulmuştur.
Ve şimdi gözlerimizi kapatıp iki hikâyedeki iki karakterin yerinde kendimizi düşleyelim. Gözlerimizi açtığımızda şu soruyu kendimize soralım: Gerçek zenginlik “zengin oldu” diye anılmak mı, insanlığa ışık olmak mı?